Besteli Mevlid-i Efdal

Prof. Dr. Hüseyin AKPINAR 2024-10-09

Besteli Mevlid-i Efdal

Öz

Osmanlı devrinden günümüze Anadolu’da mevlid yazma ve okuma geleneği devam etmektedir. Süleyman Çelebi’nin yazdığı Vesîletü’n-Necât’ın hem kendisi hem de başka mûsikîşinâlar tarafından bestelendiği ifade edilmektedir. Bunun haricinde başka “Besteli Mevlid”lerin olduğu da bilinmektedir. “Besteli Mevlid”lerden biri de Konya’nın Doğanhisar ilçesinde 1869 yılında doğmuş ve 1939 yılında Konya’da vefat etmiş olan Muhammed İzzeddin Doğanhisarî’nin yazdığı Mevlid-i Efdal’dir. Muhammed İzzeddin Doğanhisarî, Doğanhisar’da başladığı eğitimini Konya, İstanbul, Şam ve Kahire’de devam ettirmiştir. Doğanhisarî’nin Mısır’da Ezher Medresesi’nde okurken mûsikî eğitimi aldığı tahmin edilmektedir. Mevlid-i Efdal, Doğanhisarî tarafından belli bir makam ve usûl/ritim ile bestelenmiştir. Doğanhisarî, Mevlid-i Efdal’i tefsir, hadis, fıkıh ve siyer gibi ilimlerden faydalanarak yazdığını ifade etmektedir. Doğanhisarî’nin tahminen 1930 yılında yazdığı Mevlid-i Efdal’i besteleyerek öğretmesi ve merasimlerde okunmasını sağlamasının sebebi, halka Allah’ın varlığı ve birliğini, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) hayatını, İslâm akâid ve ahlâkını öğretmek istemesidir. Bir mukaddime, dört fasıl ve bir duâ bölümünden oluşan Mevlid-i Efdal, tarafımızca derlenerek notaya alınmış ve istifadeye sunulmuştur. Doğanhisar’da hâlen solo ve koro şeklinde okunmakta olan Mevlid-i Efdal, Türk Din Mûsikîsi kültür ve repertuarına katkı sağlayacağı gibi “Besteli Mevlid”e de orijinal bir örnektir.

Giriş 

Mevlid, ism-i zaman ve ism-i mekân olarak “doğmak, doğum zamanı ve doğum yeri” mânâlarına gelmektedir. Mevlid, İslâmî literatürde Hz. Muhammed ‘in (s.a.v.) doğum günü, bugünün yıldönümü münasebetiyle yapılan merasimler ve bu konuda kaleme alınan manzumelere denilmektedir.1 Konu itibariyle mevlidlerin kaynağını siyer, meğâzi ve şemâil kitapları oluşturmaktadır.2 İlk yazılan mevlidler mensur, daha sonra yazılanlar ise manzum olarak yazılmışlardır. Mensur ya da manzum mevlidler genel olarak Hz. Muhammed’in (s.a.v.) doğumu başta olmak üzere hayatı, mu’cizeleri, gazâları, ahlâkı, âhirete irtihâli ve hilyesini anlatan eserlerdir. İslâmî Türk Edebiyatı kategorisinde yer alan mevlidler çoğunlukla mesnevî tarzında yazılmışlardır. Bu tür mevlidler bir nevi “manzum siyerler” olarak değerlendirilmektedir.3 Tarihten günümüze çoğunlukla din âlimleri ve mutasavvıf şairler tarafından çeşitli dillerde çok sayıda mevlid yazılmıştır.4 İslam Tarihi’nde ilk yazılan mensur veya manzum mevlidlerin Arapça olması sebebiyle mevlid türü, Arap edebiyatı ve mûsikîsinde de önemli bir yere sahiptir.5 Tarihî süreçte İslâm potası içerisinde yer alan farklı milletlerden âlim, şâir ve sûfiler kendi dillerinde mevlid yazmışlardır. İslâm Tarihi’nde mevlid yazma ve okuma geleneği Fâtımî, Eyyûbî ve Selçukluların hâkim olduğu yüzyıllarda ve coğrafyada başlamıştır. Mevlid merasimlerinin ilk şekline Fâtımîler devrinde Mısır’da rastlandığı tarih kayıtlarında yer almaktadır.6 Mısır’da yapılan mevlid merasimleri sade ve ciddi bir şekilde devlet adamları ve alimler nezdinde yapılmıştır.7 Hz. Peygamber’in doğum yıldönümünü kutlamak gayesiyle Eyyûbîler döneminde Erbil Atabeyi Muzafferüddin Gökbörî (ö. 630/1233) devrinde resmi mevlid törenleri yapılmaya başlamıştır.8 Mevlid törenleri Memlükler döneminde Mısır’da devam etmiştir.9 Selçuklu Devleti’ne bağlı olarak Kuzey Irak ve Güneydoğu Anadolu’da hüküm sürmüş olan Erbil Atabegleri (Begtekinliler) mevlid merasimlerine önem vermişler ve ilk resmî mevlid törenleri burada gerçekleştirilmiştir.10 İslâm Tarihi’nde mevlid ismi ile ortaya konan türün müstakil ilk özgün eseri, Ebu’l-Ferec el-Cevzî’nin (ö. 597/1201) Mevlidü’n-Nebî (el-Arûs) adlı Arapça mevlididir.11 Kaynaklar ilk mevlid manzumesinin Endülüslü muhaddis, tarihçi ve edip İbn Dihye el-Kelbî’ye (ö. 632/1235) ait olduğunu bildirmektedir. Endülüs’ten Erbil’e gelerek buradaki kutlamalara şahit olan İbn Dihye, 1207 yılında et-Tenvîr fî Mevlidi’s-Sirâci’l-Münîr adlı eserini telif ederek Erbil Atabeyi Muzafferüddin Gökbörî’ye takdim etmiştir.12 İbn Dihye’nin Begtekinliler’in son hükümdarı Gökböri için yazdığı bu mevlid, ezgiyle okunan ilk mevlid olarak bilinmektedir.13 İbn Dihye el-Kelbî, Erbil’de gördüğü mevlid-i nebi kutlamalarını14 ve bu kutlamalarda okunmak üzere yazılan kaside ve mevlid manzumesi gelene ğini Mağrib ve Endülüs’e de taşımıştır.15 Ahmed Yesevî’nin (ö. 562/1166) Türkçe olarak yazdığı Divân-ı Hikmet adlı eserinden bazı hikmetler ve mi’râciyye, Selçuklular zamanında özellikle Anadolu beyliklerinin bazılarında mevlid gibi okunmak suretiyle Türk Din Mûsikîsi’nde mevlid geleneğinin başlangıcı olduğu ifade edilmektedir.16 Diğer bir görüşe göre Türk Edebiyatı’nda Türkçe olarak yazılan ilk mevlidin Ahmed Fakih’in (ö. 650/1252) Çarhnâme adlı eseridir.17 Süleyman Çelebi tarafından 1409 yılında yazılan “Kurtuluş Vesilesi” anlamındaki Vesîletü’n-Necât adlı Türkçe manzûm mevlid, bir ibâdet neşvesi içinde Osmanlı toplumunda başta “mevlid kandili” olmak üzere mübarek gün ve gecelerde okunurken ilk resmi mevlid törenlerinin Kanuni Sultan Süleyman döneminden itibaren saray protokolünde yer almaya başladığı ifade edilmektedir. Sultan III Murad’ın Hz. Peygamber’in doğum günü münasebetiyle bütün minarelerde kandil yakılmasını, câmi ve mescidlerde mevlid okunmasını emrettiği bilinmektedir.18 Osmanlı döneminde Sultan III. Murad’ın 1588’de mevlid kutlamalarını resmî olarak başlattığı belirtilmektedir. 1910 yılından itibaren Osmanlı Devleti’nde Hz. Peygamber’in doğum günü olan “Mevlid Kandili”, Cumhuriyet’in ilanına kadar resmî bayramlardan biri olarak kutlanmıştır.19 Türk İslâm Edebiyatı’nda Türkçe mevlid yazan müelliflerin sayısı 123 olarak tespit edilirken20 iki yüzden fazla mevlid eserinin olduğu ifade edilmektedir.21 Şüphesiz bu tespitin dışında birçok mevlid müellifi ve mevlid manzumesi mevcuttur. Bunlardan biri de Muhammed İzzeddin Doğanhisarî ve onun Mevlid-i Efdal’idir. Konya’nın Doğanhisar ilçesinde Muhammed İzzeddin Doğanhisarî’nin Türkçe Mevlid-i Efdal’i ve kasîdeleri22 okunmaktadır. Muhammed İzzeddin Doğanhisarî’nin talebelerine okuyup öğrettiği şekliyle günümüze intikal etmiştir.Mevlid-i Efdal, “Besteli Mevlid”23 olup müzikal açıdan sade ve yeknesak, yöresel bir tavır ve tarzda icra edilmektedir. Muhammed İzzeddin Doğanhisarî’nin Mevlid-i Efdal adlı mevlid manzumesi ve aradaki kaside, kendisinin yazıp bestelediği şekliyle Cumhuriyet’in başlarından günümüze kadar okuna gelmektedir. 

A. Muhammed İzzeddin Doğanhisarı’nın Hayat

Muhammed İzzeddin Doğanhisârî’nin (ö. 1357/1939) tam künyesi, Muhammed İzzeddin Ebû Sa’îd İbn-i Muhammed ed-Doğanhisârî el-Ezherî’dir. 1869 yılında Konya’nın Doğanhisar ilçesinde dünyaya gelmiştir. Muhammed İzzeddîn Doğanhisârî’nin babası İzzet Efendi, annesi Nazife Hanım’dır. Muhammed İzzeddin’in çocukluğu Doğanhisar’da geçmiştir. İlk eğitimini babasından almış, beş yaşındayken hafızlığını ikmal etmiş ve Doğanhisar’da Tokluoğlu Medresesi’nde okumuştur. Sonra Konya’da Zaferiye (Aladağ) Medresesi’nde müftü Ahmed Rüşdi bin Muhammedü’l-Aladağî’den tefsir, hadis ve fıkıh okumuş, daha sonra İstanbul’da Âtıf Efendi Medresesi’nde Muhammed Âtıf bin Abdurrahmân Nâfizü’l-İstanbulî ve Râmûzü’l-Ehâdîs müellifi Ahmed Ziyâeddin bin Mustafa el-Gümüşhânevî’den dersler almıştır. Bu eğitiminin neticesinde hatiplik beratı ile Doğanhisar Ulu Camiî’nde hatiplik yapmıştır. 1901 yılında 32 yaşında iken ilim tahsili için Şam’a gitmiştir. Şam’da ElNahda Medresesi’nden 1908 yılında mezun olmuştur. Kahire’de El-Ezher Üniversitesi İslâm’a Davet Fakültesi’nde 1908 yılında başladığı eğitiminden 1913 yılında 44 yaşında mezun olmuştur. Muhammed İzzeddin Efendi, ayrıca Ezher Üniversitesi Kurra Fakültesi’nde bir yıl makam, ses eğitimi dersleri almıştır. Burada görmüş olduğu bir yıllık eğitim içinde temel müzik kurallarını da öğrenmiştir. Muhammed İzzeddin Efendi, 1916 yılına kadar kaldığı Ezher Üniversitesi’nde çeşitli hocalardan özel dersler de almıştır. Bu süreçte bir nevi asistanlık yaparak Ezher Üniversitesi’ne Türkiye, Suriye, Irak, Özbekistan ve Balkanlardan gelen, ana dili Arapça olmayan öğrencilere yardımcı olarak onlara Arapça, fıkıh, hadis dersleri vermiştir. Muhammed İzzeddin Efendi, Doğanhisar’a döndüğünde Hisar Medresesi’ni kurarak burada müderrislik, aynı zamanda Ulu Cami’de de fahri hatiplik yapmıştır. Hisar Medresesi’nde Doğanhisar ve çevresinden birçok talebe yetiştirmiştir. Şöhreti Doğanhisar’ı aşarak geniş bir coğrafyaya uzanmıştır. I. Dünya savaşı sonrasında siyasî ve sosyal çalkantılar sebebiyle insanlar Muhammed İzzeddin Doğanhisârî’nin ilminden yeterince istifade edememişlerdir. Doğanhisar’ın manevî mimarlarından âlim ve fazıl bir kişi olan Muhammed İzzeddin Efendi, Hz. Peygamberin (s.a.v.) sünnet-i seniyesini tatbike çalışmış, insanlara ve özellikle gençlere İslam’ı anlatmıştır. Özellikle medrese ve tekkelerin kapatıldığı dönemde yazmış olduğu mevlid ve kasidelerle insanlara Tevhid ve Nübüvvet konuları başta olmak üzere diğer birçok İslâmî bilgi ve mesajı sunmuştur. Muhammed İzzeddîn Doğanhisârî, yazdığı mevlid ve kasideleri el yazısıyla yazıp çoğaltarak çocuklara dağıtmış ve okunuşunu onlara öğretmiştir. Muhammed İzzeddîn Doğanhisârî, 1939 yılında yakalandığı kuşpalazı hastalığının tedavisi için geldiği Konya’da vefat etmiştir. Kabri, Üçler Mezarlığı’nda Veyis Efendi’nin hemen güney tarafında ve Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu Efendi’nin kabrinin de doğusunda, ayakucundadır.

B. Mevlid-i Efdal

Muhammed İzzeddin Doğanhisârî, Kur’an-ı Kerim, hadis-i şerifler ve siyer kitaplarını kaynak alan, sahih ve muteber bilgilere dayanan dört mevlid yazdığını belirtmektedir. Bu mevlidler; A’zamu’n-Niam, Ekmelü’n-Niam, Efdalu’nNiam ve Ecmelü’n-Niam’dır. Mevlidler kısaca, Etval, Ekmel, Efdal ve Ecmel şeklinde isimlendirilebilir. Mevlid türüne özel bir önem veren, “Mevlid Şairi” unvanına layık Muhammed İzzeddin Doğanhisârî, kaleme aldığı mevlidlerin muhtevası hakkında bilgi vermektedir. Bu mevlidlerin dördüne biri büyük diğeri küçük iki mukaddime yazmıştır. Yukarıda diğer üç mevlidin isimlerini zikretmekle yetinerek pratikte müzikal olarak icra edilen Mevlid-i Efdal hakkında bilgi vereceğiz. Muhammed İzzeddin Doğanhisarî’nin üçüncü mevlidi, Mevlid-i Efdal’dir.25 Mevlid-i Efdal’in Doğanhisarî tarafından 1930 yılında yazıldığı tahmin edilmektedir.26 Mevlid-i Efdal, muhtasar olup 70 beyittir. Bu mevlidin tam ismi şöyledir: “Efdalu’n-Niam ale’l-Âlem bi Mevlid-i Seyyidi beni Âdem Seyyidinâ Muhammed (s.a.v.) nazame’l-muhaddis İzzet Doğanhisarî. (Sâlisu mevâlidihi’l-erbaa).” Mevlid-i Efdal’in orijinal Osmanlıca nüshasının baş tarafında şu bilgiler yer almaktadır; “Mevlid-i Efdal, Konya dâhilinde Doğanhisar kasabasında Hisar Medresesi müderrisi, 10 sene Ezher mücavirlerinden (komşularından) Şeyhü’lArab denilmekle müştehir (meşhur), muhaddis İzzeddin Doğanhisarî manzumesi ve dört mevlidin üçüncüsüdür. Doğanhisar kasabasında cümlesi bir ağızdan mevlid okuyan kırk kızın beşincisi, hâfız Osman Efendi kerimesi (kızı) Aişe Hanım Efendi.” Mevlid-i Efdal, bir giriş ve dört bölümden oluşmaktadır. Mukaddimetü’lMevlid (Mevlide Giriş), Besmele ile başlamaktadır ve 13 beyitten oluşmaktadır. Öncelikle Allah’ın varlığı ve birliğinden bahseden Mukaddimetü’l-Mevlid, bir yönüyle “Tevhid Bahri” olarak nitelendirilebilir. Fasl-ı Evvel (Birinci Fasıl); Muhammed aleyhi’s-salâtu ve’s-selâm evvelâ mahz-ı nûr halk olunup sonra âlem o nûr ile med olunduğu ve mîsâku’l-enbiyâ, seyyâku’l-enbiyâ ve nûrun intikâlâtı ve hîn-i hamlinde zuhûr eden bazı acâib beyânındadır. Müellif tarafından yapılan bu izahat sebebiyle Fasl-ı Evvel, “Nûr Bahri” olarak değerlendirilebilir. Fasl-ı Sâni (İkinci Fasıl); Muhammed aleyhi’s-salâtu ve’s-selâmın keyfiyet-i tevellüdü ve târih-i vilâdeti ve (kubeyle) kable’l vilâde (doğum öncesi) zuhûr eden bazı irhâsât beyânındadır. Hârikâtiyye Kasîdesi, Konya vilâyeti dâhilinde Doğanhisar Kasabası’nda muhaddis İzzet el-Ezherî nazmıdır. Mevlid esnâsında ba‘de’l-kıyâm (kıyamdan sonra) oturunca okunmaktadır. Hârikâtiyye Kasidesi (Bu Muhammed Mustafa), kısaca “Veladet Bahri” diyebileceğimiz İkinci Fasıl’ın sonuna doğru Peygamberimizin dünyayı şereflendirmelerine hürmeten ayağa kalkılıp tekrar oturulduktan sonra okunmaktadır. Fasl-ı Sâlis (Üçüncü Fasıl); Muhammed aleyhi’s-salâtu ve’s-selâm doğduğunda zuhûr (ortaya çıkan) eden bazı havârik (harikalar) beyânındadır. Fasl-ı Râbi’ (Dördüncü Fasıl); Muhammed aleyhi’s-salâtü ve’s-selâmın bazı tarihi ve nübüvvetin ilanı ve İslâm’ın zuhûru beyânındadır. Duâün Fî Âhiri’l-Mevlid (Mevlidin Sonundaki Dua); Duâün fî âhiri’l-mevlid nazzame’l-muhaddis İzzeddîn el-Doğanhisârî el-Ezherî el-mülakkab bi-Şeyhi’lArab hafazahu’llâhu ve usûlehû ve füru‘ahû ve ihvânehû fi’d-dâreyni mine’lkürebi. “Mevlidin sonundaki dua, (Allah onu, anne babasını, çocuklarını ve kardeşlerini her iki dünyada sıkıntılardan muhafaza etsin) Şeyhi’l-Arab lakaplı, Muhaddis İzzeddîn el-Doğanhisârî el-Ezherî tarafından yazılmıştır.” Muhammed İzzeddin Doğanhisârî, Mevlid-i Efdal’in beğenildiğini, sevilerek okunduğunu ve dinlendiğini belirtmektedir. Mevlid-i Efdal, yazıldığı zamandan günümüze kadar Doğanhisar ve çevre köylerde icra edilmeye devam etmektedir. Mevlid-i Efdal’de yer almadığı halde icra esnasında fasıllar arasında okunan bir salavât vardır. Uşşâk makamındaki bu salavât koro halinde üç defa okunmaktadır. Bu salavât, örnek olması açısından çalışmamızda bir yere konulmuştur.

Sonuç 

Osmanlı döneminden günümüze Anadolu’da yüz yıllardır mevlid yazma ve okuma geleneği devam etmektedir. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde Cumhuriyet döneminde de yazılmış mevlid manzumeleri vardır. Süleyman Çelebi’nin yazdığı Vesîletü’n-Necât’ın kendisi ve başka mûsikîşinâlar tarafından bestelendiği ifade edilirken başka “Besteli Mevlid”lerin olduğu da bilinmektedir. Bu “Besteli Mevlid”lerden biri de Muhammed İzzeddin Doğanhisarî’nin yazmış olduğu Mevlid-i Efdal’dir. Doğanhisarî’nin yazmış olduğu mevlidin kendisi tarafından bestelenmiş olması dikkat çekicidir. İslâmî ilimlerin birçoğunda, bilhassa hadis alanında derin bir bilgiye sahip olan Doğanhisarî’nin Mısır’da Ezher Medresesi’nde okurken mûsikî ilmi alanında da eğitim aldığı tahmin edilmektedir. Bu bağlamda yazdığı Mevlid-i Efdal adlı mevlid manzumesini belli bir makam ve usûl/ritim ile bestelemiş olması konuya önem kazandırmaktadır. Konya’nın Doğanhisar ilçesindeki Hisar Medresesi’nde müderrislik yapmış olan Muhammed İzzeddin Doğanhisarî’nin mevlid manzumesi yazmasının ve okumasının sebebi, dönemin şartları içerisinde yetişkinlere, gençlere ve çocuklara Allah’ın varlığı ve birliği, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) peygamberliği olmak üzere iman ve İslâm’ın şartlarını, İslâm akâid ve ahlâkını, muâmelât ve her türlü dinî bilgiyi öğretmek istemesidir. İslâm âlimleri ve mutasavvıf şâirlerin mevlid yazmalarının birinci sebebi, Hz. Peygamberin şefaatine mazhar olmaktır. Diğer bir sebep de mevlid ile insanlara bilgi aktarmak, mesaj sunmak ve dinî eğitim vermektir. Muhammed İzzeddin Doğanhisarî de mezkûr sebepleri gözeterek mevlid ve kasîde yazdığı için şiirde muhteva ön planda tutulmuştur. Şiirde kâfiye ve vezin gibi bazı teknik hususlar ikinci planda tutulmuş ve bazı eksiklikler görülebilmektedir. Dinî mûsikînin önemli bir formu olan mevlidin bölümlerine literatürde “bahir” denilirken Muhammed İzzeddin Doğanhisarî, yazmış olduğu mevlidinin bölümlerine “fasıl” adı vermektedir. Aynı şekilde Türk Din Mûsikîsi’nde “ilâhî” ve “kasîde” iki ayrı form iken buna mukabil Muhammed İzzeddin Doğanhisarî, şiirine “kasîde” ismini kullanmıştır. Dinî mûsikî kapsamında yapılan bu çalışmanın odak noktasını oluşturan hususlar, alan araştırması, röportaj ve derlemedir. Bu çerçevede elde edilen görüntü ve ses kayıtları, bilgi ve belgeler değerlendirilerek yazıya dönüştürülmüştür. Bu çalışmada Muhammed İzzeddin Doğanhisarî’nin Mevlid ve İlâhîleri adlı albüm27 ve yine Muhammed İzzeddin Doğanhisarî’nin Mevlid ve Kasîdeleri adlı kitaptan faydalanılmıştır.

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0